Rojekê kevir li ber lingê min kêlimî,
Çi qas rêwî, - got, - bi ser min de likumî,
Ez pekandim, gulol kirim, anîm vir,
Tu çi zanî, gelo sibehê tu yê li kî bî?
Qalçîçek’ten, Şikoyê Hesen
Şikoyê Hesen. Adını bundan böyle zihnimizde büyük harflerle gezdireceğimiz bir uyumsuz: Şair. Evet, başka birçok iş de yapmış ve uzun unutulmuşlardan, ama her şeyden önce, bir şair. Ölü Ozanlar Derneği’nden. Sovyetler Birliği döneminde, Kafkasyalı Kürt şairleri arasında Kürt şiirine yeni kapılar açmak, taze bir nefes vermek için çabalamış, adı, bu çabasında kendi kuşağından şairler olan ve sırayla tanıyacağımız Evdila Goran, Qedrîcan, Reşîdê Kurd, Osman Sebrî, Cegerxwîn, Fêrîkê Ûsiv, Mîkayêlê Reşîd, Egîtê Şemsî ve Rizaliyê Reşîd ile birlikte öne çıkmış, ama göz ardı edilmiş Kürt-Êzidî şair. Zorlu yaşam serüveninden ve bu hayattan ayrılış biçiminden dolayı, tam bir hayat kurbanı.
Şikoyê Hesen, 17 Haziran 1928’de, Ermenistan’ın Axbaran bölgesinin Camûşvana Biçûk köyünde dünyaya gelmiştir. Axbaran bölgesi, o zamanlar 11 Kürt-Êzidî köyünün bulunduğu önemli Kürt yerleşim bölgelerindendi ve 20. yüzyılda Sovyetler Birliği döneminde yetişen Kürt şair, yazar ve akademisyenlerin çoğu o bölgeden çıkmıştır.
Hesen’ın ailesi, aslen Kars’ın Digor ilçesinin Şatiroxlî köyünden olup Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Ermeni ve Kürt-Êzidî katliamından kurtulmayı başaranların kervanına katılarak gidip Ermenistan’a yerleşmiştir. Babası Hesenê Mido, o 5 yaşındayken ölmüş, amcası Sofî ona kol kanat germiş, onu büyütüp okutmuştur. 1948’te Erivan Üniversitesi’ne girip Doğu Bilimleri Fakültesi’nde Dilbilim okumuş, bu yıllarda ünlü Ermeni dilbilimci Hraçya Açaryan’ı büyük bir hayranlıkla kendisine örnek almış, 1953 yılında üniversiteden mezun olmuştur. Hocası Açaryan, onda parlak bir gelecek görmüştür, ama o üniversite yıllarında şiir yazmaya başlamış, ta en başından şiiri ciddiye almıştır ki sözünü ettiğimiz bu ciddiyet, günümüz Kürt şiirinde de hala çok sık gördüğümüz bir şey değildir. Bu, kesinlikle çok okuma, çok çalışma, meşakkat, dikkat ve rikkat isteyen bir şey ve ancak iyi bir şairde, gerçek bir şairde bulunacak bir meziyettir. Şair Şikoyê Hesen’de bu dediğimizden yeterince vardı, o nedenle parlak bir ‘gelecek’ yerine parlak bir şiirden nasiplendi ve ilk şiirleri üniversite gazetesinde yayınlandı. Ardından, şiirlerinin büyük bir kısmı Riya Teze gazetesinin sayfalarında kendilerine yer buldular, Erivan Radyosu Kürtçe Servisi de yayınlarında onun şiirlerine yer verdi. Şikoyê Hesen’ın şiirlerinin yayınlanmaya başladığı 50’li yıllar, şair ve akademisyen Çerkezê Reş’ın doğru tespitine dayanarak söylersek, Sovyetlerde yığınla sığ ve yeteneksiz şairin arasından ilk birkaç hakiki Kürt şairinin ortaya çıktığı yıllar olur. Bu yıllarda ortaya çıkan bu ikinci kuşak, yeni adlar, özellikle Şikoyê Hesen, Fêrîkê Ûsiv ve Mîkayêlê Reşîd sayesinde, Rus, Ermeni ve Gürcü şiirinin Sovyetlerdeki Kürt şiiri üstündeki olumsuz etkilerini Kürt şiirinin kendi kaynaklarını araştıran bir söylem tipiyle aşmaya başlar. İşte bu yıllar, Stalin döneminin baskıcı politikalarının mahkûm edildiği yıllardır ve uygulanan bu ‘açılım’ sayesinde Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî ve Feqiyê Teyran gibi Kürt klasiklerinin yanında Cegerxwîn ve Osman Sebrî gibi çağdaş Kürt şairlerinin de Kürt okullarının müfredatında yer almalarıyla ilerici bir tahayyülün Kürt yurtseverliğiyle buluştuğu bir değişim süreci başlar ve Şikoyê Hesen, bu sürecin en önemli şairlerinden biri olur.
Şikoyê Hesen, 1954-1957 yılları arasında Abhazya’da Bagnar adında bir Ermeni köyünde Ermenice öğretmenliği yapar. Ardından Ermenistan’a dönüp Erivan Radyosu Kürtçe Servisi’nde editör olarak çalışmaya başlar. Fakat asıl tutkusu dil olduğundan 1961 yılında dilbilim alanında doktorasını yapmak için Leningrad’a, Asya Afrika Halkları Enstitüsü’nün Kürdoloji bölümüne girer, burada yaptığı araştırmalardan sonra 1965’te doktorasını tamamlar.
Şair ve hayat kurbanı, dedim Şikoyê Hesen için. Şöyle ki, Şikoyê Hesen, yaşadığı boğucu maddi sıkıntılarına rağmen onurlu durmayı, şair olarak kalmayı bilmiş, sağlığında Qalçîçek (1961), Tembûrê Kurdan (1965) ve Meremê Dilê Kurd (1970) adlarında sadece üç şiir kitabı yayınlanmış, yazdıkları çokça çalınıp yeteneksiz şairlere malolmuş, yaşadığı çağın vahşi insanî çarkına ayak uydurmamış ve bu nedenle 1976’da intihar etmiş bir şairdir. Yaşarken, her şeye rağmen, yazmadan yaşayamamış ve hep gölgede bırakılmış bir şairdir. Tüm eserleri toparlanıp ülkemizin tüm parçalarına hâlâ maledilmemiş, hayatı neredeyse hiç araştırılmamış, üstüne çok bir şey yazılmamış önemli bir şairimizdir. Ölümünden bir yıl sonraysa Perweza Weten adlı dördüncü şiir kitabı yayınlanmıştır. Bu büyük eksikliği giderme adına 2008’de Tosinê Reşîd’in editörlüğüyle Avesta Yayınevi’nden Payîz û Ba (Sonbahar ve Rüzgar) adıyla çıkan eldeki tüm şiirlerinden bir seçki, herkesin edinmesi gereken ve devamını birilerinin getirmesini şiddetle dilediğim bir kitaptır.
Evet, bakalım kaç kişi şair Şikoyê Hesen’ın bu sınırlı yazıya asla sığdıramayacağım vurucu serüveninin peşine düşecek. Bu konudaki dileğimse şu: Umarım gün gelir ve Şikoyê Hesen’ın külliyatını derleyip toparlamak ve Kürt edebiyatına sunmak benim payıma düşer.
Kawa Nemir